16 Ocak 2012 Pazartesi

Ne kadar oldu. 10 gün mü? Artık çocuklarla birebir vakit geçirmeye karar verdik. Geçen hafta sonu Cumartesi Aysara ve Pazar günü ise Yusuf Kayra ile vakit geçirdim. Çok güzeldi. Artık kendilerini ifade edebiliyorlar gerektiği zaman hayır diyerek kişiliklerini ortaya koyabiliyorlar. Bu ne kadar iyi bilemiyorum. Aslında teorik olarak güzel ama karşınızda size diklenen 3 yaşında bir velet. Bazan bunu tolere edebilmek gerçekten güç olabiliyor.)))). Yusuf Kayra ile (Oğlum isminin bu olduğunu söylüyor Yusuf veya Kayra değil) çıktığımızda beyefendi sandalye yerine tabureye oturdu ve saatimi alarak taktı. Onu ömür boyu saklayacakmış.
Çok güzel bir yazı okudum. Bugün onu paylaşalım bakalım. Ahmet Altan'ın Taraf gazetesinde yazdığı bir yazı. Artık hepimiz ucundan kenarından yapay bir görüntüyü gerçek zannettiğimizi hissetmeye başladık.Bizim seksen yıllık cumhuriyet bir sahtelikler cumhuriyeti.Mustafa Kemal, Selanik"te doğmuş, askeri okullarda nispeten Batılı bir eğitim almış, Sofya"da ataşelik yapmış, Almanya"yı görmüş genç bir generaldi cumhuriyeti kurduğunda.Okuduklarımdan anlayabildiğim kadarıyla iki büyük tutkusu vardı. Birincisi lider olmak. İkincisi de, ta gençliğinden beri söylediği gibi Osmanlı"nın d! iğer top raklarından vazgeçip Anadolu"da büyük bir Selanik yaratmak. Güzel kadınlar, şık beyler, balolar, danslar, temiz evler, çiçekli bahçeler, köylerde vals çalan orkestralar, kahve ve konyak kokan cafeler, beyaz örtülü lokantalar... İlk amacına ulaştı. Türkiye Cumhuriyeti"nin tartışılmaz lideri oldu. Bir devletin liderliğini ele geçirmek zordur ama bunu yapabilecek yetenekleri vardı ve başardı. İkincisi ise zordan daha zordu. Yüzlerce yıllık gelenekleri yıkmak ve başka bir tarihin, başka bir mücadelenin, başka bir kültürün sonucu olan bir ülkeyi burada yeniden kurmak öyle bir kişinin kararıyla olacak iş değildi. Onun hayalindeki ülke ne Osmanlı"nın bir mezbele halinde tuttuğu Anadolu"nun geleneklerine, ne de Müslümanlığın inançlarına uyuyordu. Sanırım bütün diktatörlerin düştüğü hataya düşüyordu. İstediği şeyin iyi olduğuna inanıyordu ve önerdiği iyiliğin kabul edilmemesine sinirleniyordu. Zorla şapka giydirdi, zorla Batı müziği dinlettirdi, zorla dans ettirdi.. Ama bu iş zorla olacak bir iş değil di. Onun hayal ettiği ülkeyle, yönettiği ülkenin gerçekleri birbirini tutmuyordu. Bütün baskıya, gazetelerin bütün yayınlarına rağmen yönettiği insanlara yabancı biri olarak kaldı.. Birçok açıdan muhalefet! le karşılaştı. Müslümanlar, bu Batılı hayat tarzını reddediyorlardı ve emirle Batılı olmaya yanaşmıyorlardı. Kürtler, kendilerine Kurtuluş Savaşı sırasında söz verilen eşitliği istiyorlardı. Demokratlar, diktatörlüğüne karşı çıkıyorlardı. Onu ürkütecek kadar gerçek kökleri olan direnişlerdi bunlar. Sanırım hem ürktü hem öfkelendi. Korkunç bir baskı uyguladı. Kürt liderlerini astı , Müslümanları gazeteler vasıtasıyla irticacılar olarak ilan etti, demokratları Meclis"ten attı, solcuları hapse koydu. Orduyla ve sivil bürokrasiyle bütün ülkeyi denetimi altına aldı. Ve çok istediği Selanik"i, büyük şehirlerin yeni zenginleri ve bürokratlarla yarattı. Artık Atatürk olan Mustafa Kemal"i memnun edecek göstermelik bir Selanik yaratıldı memleketin küçük bir parçasında. Geride kalan kısımlar da, yeni Selaniklilerin esiri durumuna düştü. İnsanlar kendi ülkelerinde bir söz hakkına sahip olamadılar. Kürtler, Müslümanlar, demokratlar, solcular devletten dışlandılar. Bu Selanikleşme hareketine Atatürk ilke ve inkılapları adı takıldı ve bunlara uymayanlar devlet düşmanı ilan edildi.Biz bugün Türkiye"de Selaniklilerle Anadolulular mücadelesini yaşıyoruz. Atatürkçüler, bizim önerdiğimiz güzel ve iyi bir şey, neden buna karşı çıkılıyor diyorlar. Samimiler bunu söylerken. Ama bunun zorla olamayacağını, emirle gerçekleşemeyeceğini, hayatın kendi doğal akışı içinde biçimlenmesi gerektiğini kavrayamıyorlar. Cumhuriyet tarihi boyunca ezilen, dışlanan Müslümanlar, Kürtler, demokratlar, solcular şimdi haklarını istiyorlar, Selanikleşme hayali uğruna yaşadıkları baskılardan kurtulmaya uğraşıyorlar. Kürt açılımı, muhafazakarların zenginleşip örgütlenmel eri, demokratların seslerini yükseltmeleri, değişen koşulların sonucu olarak yaşanıyor. Mustafa Kemal"in çok istediği o güzel kokan memleketin yaratılması şimdi artık mümkün gözüküyor ama bunu buranın halkı, kendi isteğiyle, artık böyle bir hayata hazır olduğu, zenginleştiği, dünyayla ilişkiler kurduğu için gerçekleştirecek.. İşin belki de en şakacı yanı ise şimdi buna Atatürkçüler in karşı çıkması. Çünkü onlar bunun Müslümansız, Kürtsüz, demokratsız, solcusuz olacağını sanıyorlar. Atatürkçülere aslında bir müjde verebilirim, istediğiniz gerçekleşecek ama bunu halk kendine uygun biçimde yapacak. Ne dersiniz haklılık payı var mı?

Hiç yorum yok: