15 Aralık 2012 Cumartesi

Evet. arada ne oldu. Şişli Etfal Hastanesine yönetici olmayı kabul ettim. Ve yaklaşık olarak 6 haftadır oradayım. Alıştığım,kurduğumuz kültürden çok uzak kendine has kültürü olan bir kurum. Biz Bakırköy de çok şanslıydık. Oranın kurum kültürü yoktu ve bizler hep beraber o kültürü oluşturmuştuk. O da gönüllü kölelik esasına dayanan, çok çalışan ama kurumu da kendinin sayan anlayıştı. Ancak kurum da her halukarda çalışanın yanında duruyordu İyi günde kötü günde. Bu nedenle aidiyet duygusu inanılmazdı. Burada aidiyet duygusu yok. Bıraksanız herkes kaçmaya meyyal. 1.6 çalışan memnuniyeti.Bunun farklı nedenleri olabilir bilemiyorum. Kimisi döneri söylüyor, kimisi buraya ait hayat şartlarını, kimisi sağlık bakanlığının düzenlemelerini. Ancak bunlar her yerde mevcut. Bence bu hastaneye birileri umutsuzluk aşısı yapmış. Geleceğe ait beklenti karamsar. Daha önce Ali Kemal in söylediği bir laf vardı. O zaman anlamamıştım. Buradaki herkes herşeyi biliyor, ama günlük pratiğe geldiğinde uygulamıyor. Siz bunları söylediğinizde ise biz zaten bunları biliyoruz, siz dünkü çocuklardan akıl mı alacağız yaklaşımı!!! O zaman bunun olabileceğine çok inanmamıştım. Ama ben bu hastanede bunu gördüm. Ama hala inanamıyorum. Çünkü ben sağlıkta çalışanların analitik düşünme yeteneğine sahip olduklarını biliyorum. Aslında sorunların ismlerine ve çözümlerine inanılmaz rahat bir şekilde ulaşabiliyorlar. Problem, sorunun çözümünün anlık olarak ona zarar verecek olması. İlginç olansa konuşulduğunda aslında uzun dönemde kendisinin de yararının olacağının herkes farkında. Bu süreçte en çok üzüldüğüm asistanlarımdan uzak kalıyor olmam. Onların bu süreçten zarar görme olasılığı. Aslında önce böyle düşündüm. Ancak sonra bıraktığım klinikte, kuralların katılımla alınması nedeniyle bunun böyle olmayacağını düşünmüştüm. Çünkü tüm kuralları herkesin onayı ile koyduğumuzu düşünüyordum. Bu nedene kendime biraz da yüklenmiştim ilk cümledeki düşüncem nedeni ile. Kendimi dev aynasında görmem nedeniyle. Ve daha 1 ay olmadan kuralların farklılaşmaya başladığını, herkesin kendi kafasına göre kurallar koymaya başladığını ve bunun kaos getirdiğini gördüm. İşte bu noktada kendimi inanılmaz kızgın olarak buldum. Çünkü aslında kurallar insanlar benimsemeden koyuluyormuş ki 1 ay geçmeden hepsi bozulmuş. Ben aslında bir hayal dünyasında yaşıyormuşum. Benim arkadaşlarım dediğim insanlar aslında bunu benimsememişler sadece "miş gibi yapıyorlarmış" Ve asistan arkadaşlarım adına daha fazla üzüldüm. Hele bir de saçlarının zorla kestirilmesine hiç kimsenin tepki göstermemesine. Sizi yok farzederek sizin yönetiminiz altındakilere insanlar bir şeyler yaptırabiliyorsa ve siz bununla ilgili bir tepki göstermiyorsanız siz aslında yoksunuz, fiziki olarak var olmanız bir anlam ifade etmez. Ve insanların size saygı duymasını bekleyemezsiniz.Ve bir diğer nokta insanların sizi kabul etmelerini ve saygısını sadece size devletin verdiği yetkileri insanları mutsuzluğu pahasına kullanarak sağlayamazsınız. İnsanları mutluluğunu düşünmeden başarılı olma şansınız ise asla yoktur. Neyse bugünlük bu kadar.